28 Şubat 2013 Perşembe



Ağladım, ağlarım
zaten bu gidişle daha çok ağlayacağız.


26 Eylül 2012 Çarşamba

Hayvana merhameti olmayandan merhamet bekleme!


          Bilen bilir küçüklüğümden beri hep bi kedim olsun istedim durdum. Annemin kılı tüyü dert etmesi yüzünden hiç bi zaman evcil hayvana sahip olamamıştım. Ta ki üniversiteyi kazanıncaya kadar. Sürekli kedi isteyip durdum ve bi telefon ile 5yavru kediden haberim oldu. Hiç üşenmedim Pendik'e kadar gittim. 5 tane tüy yumağı. Kimisi kanepe altına giriyo kimisi büfenin altına. Hepsini alıp eve götürmek istedim ama birine bakabilirdim. En sarı olanını kucağıma aldım, eve getirdim ve ona baştan beri aklımda olan ismi verdim HARDAL.
        Başta annemden baya bi azar işitsemde şimdilerde annem istanbula gelince ilk beni değilde hardalı kucaklıyor. Sürekli netten kamera ile hardalı gösteriyorum ona iyi bak diye tembihliyor falan filan. Evet annem hep bi evcil hayvan istemedi çünki kılı ciğere yapışır hasta olursun yok çocuğun olmaz gibi nedenler sundu. Ama anneminde küçükken kedisi olduğunu öğrenince en büyük nedenlerden birininde ayrılık zamanı gelince evin bireyi olan o kıl yumagından ayrılmak olduğunu söyledi. O kadar bağlanınca ölmesi veya kaybolması gibi bi ihtimal tabiri caizse yüreğimi dağlıyor hani Allah korusun dedirtiyor.
      Çevremde hardaldan sonra değişmeye ve gelişmeye başlayan hayvan sevgisini görmekse ayrı bi duygu. Tüm apartman mahallenin kedilerini doyurur oldu resmen. Akşam yemeğinden kalanları çöpe değilde çöp kutularının kenarında hayvanlar için kendilerince yaptıkları yerlere dökmeleri çok güzel. Keşke bu şekilde bir davranışı herkes sergileyebilse. Annem bizi hayvana merhameti olmayandan merhamet bekleme diyerek büyüttü. Bu sözün doğruluğunu bilmek çok acı. Sonuç olarak onların da bir can taşıdığının idrakına varamayan insanlar çığ gibi çoğalıyor.
      Haberlerde tekme ile öldürülen kedi, ördeğe tecavüz eden, yediği dayak ile kolu bacağı kırık köpek görmek artık normalleşir oldu. İnsanlar merhametin çocuklukta öğretilebilecek bir şey olduğunun farkına varamadılar. Merhametsiz bencil bi toplum büyüttüler. Hayvanlardan hep sakınmasını söylediler çocuklarına. Çünkü onlar dışarıda ki onca şeyden daha tehlikeliydi ya kendilerince. Kimileri heveslenip petshoplara bi ton para dökerek aldıkları hayvanları sokaklara bırakıyor. Kimileriyse sokağının saygınlığını, muhitinin düzenini bozduğunu ileri sürerek toplattırıp 'azıtıyor'.
     Azıtmak kelimesini bilmem herkes biliyor mu ama Konyada istenilmeyen şeyi uzaklaştırmak manasında kullanılırız. İSTENİLMEYEN ŞEY. Acaba insanlar durup bir dakikada olsa düşündüler mi o hayvanlar çok mu memnun sizden. Siz yaklaşınca kaçacak yer arayan bu hayvanlar sokaklarda bir lokma ekmek için dolaşırken başkalarını rahatsız ettikleri gerekçesi ile istenilmiyor. Yolda çarptığınız bir kedinin veya köpeğin tedavisinin ALO 153 ücretsiz hattı ile yapılacağını hanginiz biliyor?
    Sizin kalbiniz nerde atıyor bilmem ama orda da atabilirdi. Onlardan biri olabilirdiniz (kimileri buna gülebilir). Şimdi bazıları çıkıp o kadar aç insan var diyecek. Bu yazıyı 'ölüm yasası' denilen saçma bir düzenleme yapmaya kalkışanlar yüzünden yazıyorum. Gönül ister kimse aç açıkta olmasın tabiki de. Sokaklarda birilerinin artıkları ile beslenen, kimseye bir zararı dokunmayan bu hayvanları sırf  birileri istemiyor diye 'barınak' adı altında şehir merkezlerinden,gözlerden uzak yerlerde aç susuz kapatacaklar. Birbirlerini yemeye mahkum edecekler. Eskiden 'aşılat, kısırlaştır, buldugun yere bırak' olan yasayı bugün 'barınağa götür orda bırak' yapıyorlar. Belediyeler daha kendi barınaklarında bulunan hayvanlara bakamazken sokaktaki bunca hayvanı birbirini yemeye mahkum edecekler. Bunuda aklınca gözden uzakta yapacakki 'birilerini' rahatsız etmesin. Aklı selim ve vicdana sahip hiç bir insanın altına imzasını atacağı türden birşey değil bu.
   

       Ama sizin vicdanınız varsa imza atabileceğiniz bir yer var. SESSİZ KALMAYIN SUÇA ORTAK OLMAYIN!




http://www.sessizkalmasucaortakolma.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=1311

18 Mart 2012 Pazar

huzurun hiç huzuru yoktu

    Huzur...

    Başlığı okurken size birşeyler çağrışım yapıyor mu? Aklınıza ilk gelen şey ne peki? Gerçekten huzurunuz aklınıza ilk gelen şey mi yoksa o rahatlama hissini tattığınız anlar mı?  Bana göre huzur huzurlu hissettiğim andır. Nasıl mı yani? Tek bir sn bile olabilir yada günler sürebilir. Misal huzuru yoldan geçerken duyduğun bir şarkının 2 saniyesinde de bulabilirsin, telefonda saatlerce konuştuğun sevdiklerinde de. Yaz gelip annenden dondurma için izin aldığın zamanlarda, kendini denizin serin sularına bırakıp dersleri unuttuğun anlarda yada benim gibi kar yağdığını gördüğün anlarda. Ama bazıları için bu kadar basit olamıyor huzur. Evde bekleyen karnı aç çocuklarını düşünen bir baba için huzur sadece bulmayı umduğu iş sayesinde evine yiyecek ekmek götürmektir. Bazen hamile bir bayanın doğum sonrası kucağına aldığı çocuğu bazense hastalıktan ölüm döşeğinde kıvranan hastanın dünyadan göç ettiğin vakittir. Diyorum ya benim için huzur kar yağdığını görmektir diye genelde herkesin çilesidir. Düşünsenize eviniz barkınız yok sokaklarda kalıyorsunuz ve dualarınız sadece bu kış yumuşak geçsin, bugün kar yağmasın gibi. Herkes için farklı anlam ve kavram taşıyan bu kelimeye bu kadar anlam yüklemek ona da zor gelmiyor mudur? Bence huzurun hiç huzuru yoktu. Düşünün hayatlarınıza katacağı anlam için çırpınan milyonlarca insan. Sizi dört gözle bekleyen yediden yetmişe insan topluluğu. Biraz huzur için dünyalarını verecek huzursuzlar. Ağır bi yük değilmi? Huzur bu güne kadar iyi dayanmış ben olsam istemezdim. Atardım üzerimden bu anlamı, kaçardım. Ama kaçınca huzursuzluğa mahkum ettiği toplumları düşünüp üzülmez o da huzursuz olmazmıydı? İnsanların sizden beklentisi olması her zaman kolay olmaz. Peki huzursuzluğun, hastalığın yada diğer kötü anlam ifade eden kelimelerin suçu ne? Huzura verilen anlam hastalıkta olsaydı, severmiydik hastalığı bir düşünmek lazım. O zaman hastalığı ortam koşulları hayat şartları soktu bu duruma. Aslında suçu günahı yoktu. Sadece bir kelimeydi ve senin yüklediğin anlamla ezildi bu güne kadar ve sen verdiğin anlamdan dolayı kızdın ezdin onu. Yeri geldi anneni babanı sevdiklerini yatağa düşürdü diye kızdın. Huzuru ise tam aksine sen yücelttin. Mutlu olduğun her anda onu andın teşekkür eder gibi. Bi yanda hor kullandığın vucüdunun sorumlusunu hastalık yaptın bir yanda mutlu her anını huzura borç bildin. Kendi yüklediğin anlamları düşününce işler farklı. Böyle düşününce sevimli mi geldi hastalık yada sahtekar mı geldi huzur. Hayır değil mi. Ne yaparlarsa yapsınlar yedikleri damgadan yüklendikleri yükten kurtulamayacak onlar.
       Şimdi huzuru kaçırdık. Korktu bizden uğramıyor artık buralara. Taşıyacağı ağır yüklerden korkup uğramıyor evlerimize. Öyle mi dersiniz. Yoksa rehin mi aldı birileri zorla mı tutuyor yanında yoksa hak ettilerde gönüllü mü huzur onlarla kalmaya. Yoksa huzur duasına mı çıksak???

20 Kasım 2011 Pazar

yar demedim yar demedim bir gün uykum var demedim,diyemedim

Bugün adeta ne yaptıgımı bilemez halde dolaştım evde.Neden mi?Bugün pazardı ve çılgınlar gibi uyudum uyudum ve inanmayacaksınız ama yine uyudum.Kalktığımda saatin bi önemi yoktu çünkü saat kurmadan yatmış olmanın mutluluğu hayatı anlamsız kılmıştı.Bunları okuyunca içinizden sapık diyor olabilirsiniz ama uykuyla olan geçmişimi düşünürseniz yada bilseydiniz uykunun benim için önceden ne anlam ifade ettiğini bilmiş olurdunuz.Uykuyla olan ilişkimiz yıllar öncesinden başlamıştı.Ben ona ancak hafta sonları vakit ayırabiliyordum.Onu bu kadar ihmal etmeme rağmen ona döndüğüm her seferde beni sorgusuz sualsiz kabul eden tek varlıktı o.Adeta bir anne gibi kucağını açıyor, bir baba gibi beni tüm sorunlardan uzak tutuyor ve bir sevgili gibi sarıp sarmalıyor başka hiçbirşeyin veremediği mutluluğu huzuru veriyordu.Onun değerinin ne kadar farkında olsam da hayat telaşesi ile onu aldattım.Evet bugün hala bunu söylerken utanç duysam da ben onu aldatmıştım.Zamanla gelen sbs,lgs(bizde sınavın adı hala buydu evet), öss(evet buda değişmiş) beni ondan ayıran bir kara kedi olmuştu.Arada sırada kaçamak yapsamda asla bir tek onun olamamıştım.Bazen hayat beni gerçekten yorunca sığındıgım bir kapı olmuştu evet ama kim bu kadarıyla yetinebilirdi ki.Derken üniversiteyi kazandım ve yatarak bilmem kaç sene de okur sana da vakit ayırırım dedim türlü vaatler verdim ona ama bir türlü olmadı.Ona olan ihtiyacımın mühendislik okumakla beraber kat be kat ağırlaşacağını ama hiç bir zaman dinmeyeceğini geç de olsa öğrendim.Bu çok ağır bir gerçek gibi yüreğimin derinliklerine oturmuştu.Ama günlerden bu pazar artık onun iyi bir vedayı hak ettigini düşünerek , bir çılgınlık yaparak saati kurmadım,kimselere beni uyandırın demedim ve kendimi onun kollarına bıraktım.Bugün bunu anlatmaktan gurur duyuyor ve vize döneminde uyku sarhoşu olan bu kardeşinizi anlayacagınızı düşünüyorum.kendine iyi davran uyku...