Bilen bilir küçüklüğümden beri hep bi kedim olsun istedim durdum. Annemin kılı tüyü dert etmesi yüzünden hiç bi zaman evcil hayvana sahip olamamıştım. Ta ki üniversiteyi kazanıncaya kadar. Sürekli kedi isteyip durdum ve bi telefon ile 5yavru kediden haberim oldu. Hiç üşenmedim Pendik'e kadar gittim. 5 tane tüy yumağı. Kimisi kanepe altına giriyo kimisi büfenin altına. Hepsini alıp eve götürmek istedim ama birine bakabilirdim. En sarı olanını kucağıma aldım, eve getirdim ve ona baştan beri aklımda olan ismi verdim HARDAL.
Başta annemden baya bi azar işitsemde şimdilerde annem istanbula gelince ilk beni değilde hardalı kucaklıyor. Sürekli netten kamera ile hardalı gösteriyorum ona iyi bak diye tembihliyor falan filan. Evet annem hep bi evcil hayvan istemedi çünki kılı ciğere yapışır hasta olursun yok çocuğun olmaz gibi nedenler sundu. Ama anneminde küçükken kedisi olduğunu öğrenince en büyük nedenlerden birininde ayrılık zamanı gelince evin bireyi olan o kıl yumagından ayrılmak olduğunu söyledi. O kadar bağlanınca ölmesi veya kaybolması gibi bi ihtimal tabiri caizse yüreğimi dağlıyor hani Allah korusun dedirtiyor.
Çevremde hardaldan sonra değişmeye ve gelişmeye başlayan hayvan sevgisini görmekse ayrı bi duygu. Tüm apartman mahallenin kedilerini doyurur oldu resmen. Akşam yemeğinden kalanları çöpe değilde çöp kutularının kenarında hayvanlar için kendilerince yaptıkları yerlere dökmeleri çok güzel. Keşke bu şekilde bir davranışı herkes sergileyebilse. Annem bizi hayvana merhameti olmayandan merhamet bekleme diyerek büyüttü. Bu sözün doğruluğunu bilmek çok acı. Sonuç olarak onların da bir can taşıdığının idrakına varamayan insanlar çığ gibi çoğalıyor.
Haberlerde tekme ile öldürülen kedi, ördeğe tecavüz eden, yediği dayak ile kolu bacağı kırık köpek görmek artık normalleşir oldu. İnsanlar merhametin çocuklukta öğretilebilecek bir şey olduğunun farkına varamadılar. Merhametsiz bencil bi toplum büyüttüler. Hayvanlardan hep sakınmasını söylediler çocuklarına. Çünkü onlar dışarıda ki onca şeyden daha tehlikeliydi ya kendilerince. Kimileri heveslenip petshoplara bi ton para dökerek aldıkları hayvanları sokaklara bırakıyor. Kimileriyse sokağının saygınlığını, muhitinin düzenini bozduğunu ileri sürerek toplattırıp 'azıtıyor'.
Azıtmak kelimesini bilmem herkes biliyor mu ama Konyada istenilmeyen şeyi uzaklaştırmak manasında kullanılırız. İSTENİLMEYEN ŞEY. Acaba insanlar durup bir dakikada olsa düşündüler mi o hayvanlar çok mu memnun sizden. Siz yaklaşınca kaçacak yer arayan bu hayvanlar sokaklarda bir lokma ekmek için dolaşırken başkalarını rahatsız ettikleri gerekçesi ile istenilmiyor. Yolda çarptığınız bir kedinin veya köpeğin tedavisinin ALO 153 ücretsiz hattı ile yapılacağını hanginiz biliyor?
Sizin kalbiniz nerde atıyor bilmem ama orda da atabilirdi. Onlardan biri olabilirdiniz (kimileri buna gülebilir). Şimdi bazıları çıkıp o kadar aç insan var diyecek. Bu yazıyı 'ölüm yasası' denilen saçma bir düzenleme yapmaya kalkışanlar yüzünden yazıyorum. Gönül ister kimse aç açıkta olmasın tabiki de. Sokaklarda birilerinin artıkları ile beslenen, kimseye bir zararı dokunmayan bu hayvanları sırf birileri istemiyor diye 'barınak' adı altında şehir merkezlerinden,gözlerden uzak yerlerde aç susuz kapatacaklar. Birbirlerini yemeye mahkum edecekler. Eskiden 'aşılat, kısırlaştır, buldugun yere bırak' olan yasayı bugün 'barınağa götür orda bırak' yapıyorlar. Belediyeler daha kendi barınaklarında bulunan hayvanlara bakamazken sokaktaki bunca hayvanı birbirini yemeye mahkum edecekler. Bunuda aklınca gözden uzakta yapacakki 'birilerini' rahatsız etmesin. Aklı selim ve vicdana sahip hiç bir insanın altına imzasını atacağı türden birşey değil bu.
Ama sizin vicdanınız varsa imza atabileceğiniz bir yer var. SESSİZ KALMAYIN SUÇA ORTAK OLMAYIN!
http://www.sessizkalmasucaortakolma.com/dilekce/dilekce_detay.asp?id=1311